2 Eylül 2011 Cuma

Pop Folk'tan Pop Arabesk'e Gülden Karaböcek


Araştırmacı bir ruha sahip olmak güzelliklerden mahrum kalmayı engelleyecektir. Sunulanla yetinmek tembelliğe ittiği gibi, kaliteyi de düşürecektir, ilkel bırakacak, dünyanın dışında tutacak, yabancılaştıracaktır ötekilere öteki olarak. Bu sadece mekan olarak değil zaman olarak da soyutlanmaya neden olacak, kendi dilimine hapsedecektir insanı. Sanat da bu tembellik ve tembelliğe alışkanlık yüzünden zaman ve popülerliğe hapsolmuştur günümüzde. Ne'yle eğleniliyorsa ticari amçlı o pompalanıyor iletişim araçlarıyla adına sanat demeye bin şahit isteyen ürünlere. Zaten sanat adına bir geçmiş olmayınca, doğru yapılan işlere de sırt çevrildiği gibi, hepten kaybetmeye çalışılıyor, veya gelişmesine engeller çıkarılıyor.

Gülden Karaböcek'in yaptıkları da popüler ürün sınıfında yer alacaktır mutlaka ama, ilk çıkışından bugüne gerileme olduysa üretiminde, sosyokültürel olarak daha fazla direnememişlik yatar bunun altında. Çünkü müzik şirketlerinin ticari anlamda dayatmacılığı bilinen bir gerçek. Zamanında en baba popçusuna bile arabeskin en ağdalısını söyletmediler mi? Örnek: Zerrin Özer. İlk iki albümüyle sonraki yaptığı 5-6 albümlük bir serüven pop müziğimizin geri gitmesinin bile nedeni olarak gösterilmektedir. Nilüfer'in yaptıkları en azından eli-ayağı düzgün işlerdi alt yapı sağlamlığı sayesinde.

Nükhet Duru albüm olarak piyasaya vermese de arabeski çevirdiği filmlerde söylemiştir. Gerçi oryantalizm kültürümüzde olduğu için gırtlağı ve armoni dizilimini yuvarlamak kaçınılmazdır. Bunu Ajda Pekkan'da yapmıştır, herkesin dediği gibi Sezen Aksu'da üstü kapalı bir arabeskçidir.

Bence bir müziğin türünü belirleyen de alt yapıdır. İnsanlar hangi tarzda üretim yaparlarsa yapsınlar, kendi kültürlerini yansıtacaktır mutlaka. Önemli olan bunu bayağılaştırmadan yapabilmek, çok sesli ve alışılagelmişliğin dışında enstrüman ve düzenlemelerle geliştirmek.

Çok arabesk bir parçayı caz formatında yorumlamak o kadar da zor olmasa gerek. Bu tüm türler için geçerli. Her şey, her şeyle denenebilir, denenmeli de. Ben aslına sadık-madık bilmem, anlamam. Bu aslı-maslı işleri kendi kalıplarının dışına çıkamamazlıktır. Pop-caz olabiliyorsa, türkü-caz da olur, şarkı-caz da olur, arabesk-caz da olabilir, oluyor da zaten. Örnekleri mevcut ülkemizde bile. Yeterki sanatın temel taşı olan deneysellik için çaba sarf edilsin.

Pop Folk döneminde türkülerimiz çok güzel yorumlanmış, en azından dinlenebilir hale sokulmuşlar. Selda gibi Gülden Karaböcek bunun en güzel örneklerinden. Neredeyse on yıl türküleri pop tarzında söylemiş Gülden Karaböcek. Üstelik düzenlemelerini de yaparak. Bir çoğunun enstrüma çaldığından bile haberi yok belki de. Oysa teknik olarak bir müzisyenin enstrüman çalması şart diye düşünüyorum. Yorumcuysa çalmasa olabilir ama, çalarsa katkısı mutlaka olacaktır. Bir kere birilerine bağımlı kalmayıp, üretim yapacak duygularını ifade etmek istediği zaman. Çünkü insanın duygularını notaya dökebilmesi ve bunu hayata geçirebilmesi bir enstrümanla daha mümkündür, ihmal ettirmez duygularını ve kalıcı hale getirir.

Gülden Karaböcek arabesk söylemiştir ama kendince söylemiştir. Söylediklerinin de büyük çoğunluğunu oluşturmaz. O hüzün ve melankoli şarkılarının ruhunda olduğu için arabesk havası veriyor otoımatikmen. Ama Türküden şarkıya, arabeske kadar pop sayılabilir ürünleri, sayılmalıdır da. Yok mu arabesk sayılabilecek örnekleri, var ama kimin yok ki?

60'ların sonlarından 70'lerin sonlarına kadar olan dönemi kapsayan tüm 45'lik plaklarını ve pop folk tarzındaki ilk iki albümü "Anadolu'nun Bağrından" ve "Dostum"u dinlemekte fayda var Gülden Karaböcek'in çıkış tarzını ve olması gerektiği tarzın, kendisine yakışanın ne olduğunu anlamak için. Zaten diğer dönemlerinde de "Kısmetse Olur", "Silemem", "Hatıran Yeter", "Hayrını Gör" gibi o dönemin ruhuna uygun alt yapılarla tamamen pop albümler yapmaya devam etmiştir ama en arabesk albümlerinde bile insanı boğmayan "batı" müziğinin o hafifliğini hissedebilirsiniz tüm şarkılarında.

Hatta bazı arabesk albümlerinde özgünlük bakımından daha kaliteli şarkıları vardır. Dinlemeye başladıktan sonra kulak hemen alıştığından ve şarkıların-bestelerin kalitesinden arabesk havayı hissetmiyorsunuz bile. Çünkü hiçbir zaman sound olarak tam anlamıyla arabesk olmamıştır onun şarkıları. "Müzik ve Ben" her neyse de "Ağlıyorsam Yaşıyorum" her şeye rağmen en "top" işidir Gülden Karaböcek'in. Bu albümdeki senfonik havayı ve yalınlığı teneffüs etmeniz gerekiyor arabeskin nasıl poplaşabildiğini görmeniz için. Albümde bir tane bile boş şarkının olmamasıysa pop arabeskin bir numarasına yerleştiriyor bu albümü, "Ağlıyorsam Yaşıyorum"u.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder